"Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık! Sizi sırf birbirinizle tanışmanız için büyük cemiyetlere ve küçük küçük kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki sizin Allah nezdinde en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır. Muhakkak ki Allah Alîm ve Habîr'dir." (Hucurat, 49/13)
İslâm'a göre kadın ve erkek bir bütünün iki parçası gibidir, birbirlerini tamamlarlar. Hadîs-i şerifte, "Kadınlar erkeklerin tamamlayıcı parçasıdır." buyurulmuştur. Âyet-i kerîmede, "Hünne libâsülleküm ve entüm libâsüllehünne" (Onlar sizin için, siz de onlar için birer örtüsünüz!) buyurulmuştur. Kur'ân-ı Kerîm böylece kadını necis hükmünden kurtarmış, erkeğe hayat arkadaşı yapmıştır. İslâmiyet, kadın üzerindeki laneti kaldırmış ve insanoğlunun cennetten bıkarak lanetlenmesine kadının sebep olduğu itikadını reddetmiştir. İslâm'a göre kadın da erkek gibi ibadet etmeye ehildir. Yapacağı emellere göre mükâfat veya ceza görecektir. İman etmeyen kadın, sâlih bir kimsenin hanımı da olsa ilahî cezadan kurtulamaz.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'e ilk defa iman eden bir kadındır. Kadın aynı zamanda ilk İslâm şehididir. İslâmiyet, câhiliyye âdetlerinden biri olan kız çocuklarının diri diri gömülerek öldürülmesini şiddetle yasaklamıştır. Kadını uğursuz sayma îtikadlarını da kaldırmıştır. Hadîs-i şerifte, "Hiçbir şeyde uğursuzluk yoktur." Denmiştir. İslâm dini erkeklere, kadınlara karşı büyük bir şefkat, sevgi ve ihtimam göstermelerini emretmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'de "En-nisâ: Kadınlar" isimli uzun bir sûre vardır. Ayrıca Hz. Meryem'in ismini taşıyan müstakil bir sûre daha vardır. İslâmiyet kadını kız çocuğu, zevce ve anne olarak yüksek bir makama çıkarmış ve ona şerefli bir mevki vermiştir. Hadiste şöyle buyurulmuştur: "Kim iki kız çocuğunu ergenlik çağma kadar güzel terbiye edip büyütürse, kıyamet gününde onunla şöyle beraber oluruz. İslâmiyet kadına ilim öğrenmeyi de emretmiş, vâris olma hakkını vermiş, karı-kocanın karşılıklı haklarını ve vazifelerini beyan etmiş, bütün bunları 14 asır önce tanzim etmiştir.
"Vahiy sürecinde 'Oku' emrinin muhatabı kadın ve erkektir. Efendimiz (sav) "İlim talep etmek her Müslüman'a farzdır." buyurarak her iki cins arasında bir fark gözetmemiştir. Rasulullah (sav), kendisine inen ayetleri o esnada etrafında bulunan erkeklere okurdu; daha sonra kadınlardan oluşan topluluğa okur ve sonunda vahiy kâtiplerine yazdırırdı. Bir gün kadınlar Hz. Peygamber (sav)'e gelerek. " Ya Rasulallah, senin sözlerini hep erkekler alıp gidiyorlar. Bize de bir gün ayır ki, o gün sana gelelim, sen de Allah'ın sana öğrettiği şeylerden bize öğretirsin" diye talepte bulununca, Rasulullah (sav) de onlara ayrı bir günü öğretim için ayırmıştır.Hz.Peygamber Mescid-i Nebevi yapılırken kapılardan birini sadece kadınlar için açtırmış ve oradan erkekler geçmemiştir. Rasulullah mescide gelmek isteyen hanımlara engel olunmamasını "Birinizin hanımı mescide gitmek için izin isterse ona mani olmasın" diyerek sahabileri uyarmıştır. Hz.Peygamberin "Kadınların en hayırlı mescidleri, evlerinin içidir." hadisini kadınlara genel bir yasak olarak algılamayıp, fitnenin önüne geçmek için bir tedbir olarak görmek gerekir. Rasulullah (sav), eğitimli bayanlara yeteneklerinden çeşitli görevler vermek suretiyle istifade ettiği ve onların toplum içerisinde aktif bir rol oynamalarına fırsat verdiği de inkâr edilemez bir gerçektir. Ama ne yazık ki, Rasulullah (sav)'in vefatından sonra bu haklardan geriye dönüş söz konusudur. "Sizi iki zayıf (mahlûkun) hakkı konusunda uyarıyorum: Yetimler ve kadınlar"(sav) Hülâsa-i kelâm: Kadınların da erkeklerin de haklarının ne kadar olduğunu en iyi bilen ve takdir eden ancak Allah'tır (cc). Ve herkesin hakkını tam olarak vermiştir. "Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allah'tan korkunuz!"
"En hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olan, iyi davranandır."
"Dünya metâının en hayırlısı, sâliha bir zevcedir."
"Cennet anaların ayakları altındadır."